BAKIRCILIK

İnsanoğlunun bakır cevherini işlemeye başladığı Bakır çağından beridir günümüze gelen meslektir. Hatay’da da bakır çağından beridir gelmiş geçmiş tüm medeniyetler bakır ile alakalı izler bırakmışlardır. Hatay bakır işçiliği kendine özgü motif, işçilik emek ile ayrı bir yer tutar. Antakya’da bulunan uzun çarşının içerisinde bakırcılar çarşısı olarak anılan ayrı bir Arasta Sokağı halen yer almaktadır.

Yemekler ayrı bir lezzet katan Bakır tencereler, kap kacakların yerini emaye alüminyum çelik almışsa da Bakırın yerini tutamaz. Hatay Gastronomisinde önemli yer tutan Aşur (Hirise) büyükçe bakır kazanlarda dövülmeden kıvamını alamaz. Bir zamanlar bakır kap kacak yapılan ustaların mührü ile alıcısına ulaşır ve sahipleri tarafından da kalaycılarda karıştırılmaması için yine kendi adları ile arkalarına isimler kazınırdı.

Günümüzde Bakırcılar çarşısında halen bu mesleği devam ettiren Hataylı bakır ustaları mevcuttur. Hem yöreye has kap kacak yapmakta hem de hediyelik bakır ürünler satmaktadırlar. Örneğin Öcce (Mücver), Sarma dolma tenceresi, bakır künefe sinisi, kazan, ibrik, tava, sürahi, tepsi, çömçe bulunmakta yeni nesiller tarafından ilgi çekmektedir. Bunun yanında yakın bir zamanda Hatay Ticaret odasınca restoresi yaptırılan geleneksel Antakya evinde bir bakır eşyalar müzesi ziyarete açılmıştır.

BIÇAKÇILIK

Bir nesneyi kesmek amacıyla üretilen sap ve namludan oluşan kesici alete bıçak denir. Hançer, kama, testere, kılıç, saldırma, pala, balta, satır, çakı, keser, tırpan gibi aletler bıçak olarak adlandırılır.

Tarihsel süreç içinde bıçak yapımında ilk dönemlerde çakmaktaşı ve kemik kullanılırken sonraları obsidyen, cam ve metal malzemelerden yararlanılmıştır. Çakmak taşından yapılan küçük delici ve kesici aletler ağaç, kemik ve boynuz gibi maddelerin ucuna monte edilerek daha kullanışlı hale getirilmiştir. Daha sonra bakır ve kalay alaşımı olan tunçtan da kesici aletler yapılmış ve bu aletlerin üzerine desenler işlenmiştir.

Bıçağın sap kısmı ahşap, fildişi, boynuz, kemik gibi malzemeden yapılır. Bazen namluyla birlikte üretilen sapın üzeri, perçinlerle tutturulan çeşitli kaplama elemanları ile süslenir. Namlu, demir ve çelik malzemeden üretilir. Isıtılmış madenin dövülmesiyle ihtiyaca göre şekillendirilme aşamasında ustalık bilgisi, bıçağın keskinliği ve ergonomik özelliği açısından önem kazanmaktadır.

Kullanım alanına ve yapım tekniğine göre çeşitlenen ve günlük hayatın hemen her alanında karşımıza çıkan bıçakların en yaygın olanları et ve mutfak bıçaklarıdır. Daha sonra sanayi bıçakları, av bıçakları, tarım, inşaat, tıp ve askeri alanda kullanılan bıçaklar ile üstte taşınan bıçaklar gelir. Her bıçak çeşidinin çok sayıda modeli vardır. Bunlar arasından çakı, özellikle kırsal kesim insanının yanından ayırmadığı eşyalardan biridir. Bıçaklara üstte taşınabilmesi için deriden veya ahşaptan kılıflar yapılmaktadır.

Hatay’da Antakya uzunçarşı içerisinde bıçakçılar sokak ve bıçakçılar çarşısı denilen alanda yüzyıllarca faaliyet gösteren bıçakçılar halen ilgi görmektedir. Her ne kadar teknolojinin gelişmesi ile bıçak bileme geleneksel Antakya bıçakları üretiminin azaldığı görülse de Kasap ve meslek erbabı ustalar ve ev hanımları halen faaliyet gösteren ustaların bıçaklarını tercih etmektedirler.

KALAYCILIK

Bakırcılık kadar kalaycılık da çok eski mesleklerdendir. Eskiyen, aşınan, yıpranan kap kacağın toz nişadırla kalay ile kaplanmasıdır.

Kalaycılık çelik, teflon, emaye, alüminyum eşyaların kullanılmaya başlanmasıyla oldukça azalmıştır. Halen bakır kap, kacak, tepsi kullanan ve bu eşyalara değer verenler sayesinde meslek kimi ustalarca sürdürülmektedir.

Hatay’da da bakır madenlerinin işlendiği antik çağlardan beridir. Kalaycılık da sürdürüle gelmiştir. Günümüzde ilçelerde birer ikişer kalaycı ustası mesleği sürdürmektedir. Kalay pahalı bir maden kalay işlemi de zordur. Üç temel kuralı vardır. Kap ve kacağın tavlanması, temizlenmesi, kalaylanmasıdır. Kalay bakırın zehrinin panzehridir.

Bakıra hijyen verme, bakırda yapılan yemeklere lezzet katmaktır.

SEMERCİLİK

Semer Yapımı Yük ve binek hayvanı olarak kullanılan at, eşek ve katır üzerine binmek ve yük sarmak için konulan araca “semer” bu aracı yapan ustaya da “semerci” adı verilir. Hayvanların taşıyacakları yükün hayvanın sırtına zarar vermemesi için ağaç iskelet üzerine deri ile keçe arası kamış otlarıyla doldurulup sarılarak dikilen semer çok özen isteyen bir zanaattır.

Dengesiz yapılmış bir semer hayvanın sırtının yaralanmasına neden olur.

Semer adının kullanımı bölgeden bölgeye değişiklik göstererek peki, palan, kürtün gibi adlar da almaktadır. Semerin ana parçasını oluşturan ve hayvanın sırtı ile ahşap iskeleti arasında kalan kısmına “kalıp” denir.

Kalıbı çevreleyen ahşap kısma ise “iskelet” adı verilir. İskelet ön ve arka kaş olmak üzere iki ana parçadan meydana gelir.

Ön ve arka kaş üzerinde uçları içi kıvrık bir şekilde yontulmuş ağaç parçalarına “parmak”; yine ön ve arka kaşı birbirine bağlayan tahtalara ise “yan tahtalar” veya “kaburgalar” adı verilir. Bunlar sağda ve solda üçer adet olmak üzere altı tanedir.

Balık ve kocacıklar odun, küfe, çuval vs. sarmak için urganın bağlandığı yerlerdir.

KİLİMCİLİK – ABACILIK

Tarihi çok eski göçebe kültürlerine kadar giden, İlimizde de geleneksel yöntemlerle yüzyıllarca yıldır devam eden Kilimcilik ve Abacılık günümüzde çok az ustanın gayretleriyle sürdürülebilmektedir. Yayladağı Aba Güreşlerinde giyilen Aba, tamamen yöremize has renk ve motifler taşımaktadır.

Her renk her desen ve figür ayrı anlamlar içermektedir. İpliklerin elde edilmesi yakın zamana kadar kök boyalarla temin edilebilirken günümüzde bu boyaların yerini endüstriyel kumaş boyaları ile hazırlanan iplikler almıştır.

Antakya Kilimlerinin ve Abalarının geleneksel yöntemlerle çalışan son nesil ustaları büyük zorluklarla, maliyetlerle mesleklerini sürdürmeye gayret göstermektedirler.

Genelde sipariş üzerine Aba,Kilim,İpek Şal,İpek Fular dokuyabilen mesleğin son temsilcilerinden Geleneksel Antakya Kilimcisi, Abacısı Abdullah Akar; Aba güreşi müsabakaları için Aba dokuduğunu, İpek tezgâhında siparişe göre şal ve fular dokuduğunu antika dede, babatezgâhlarını gözü gibi koruduğunu söylemektedir.

Bu Ustamız Hatay’ın Anavatana katılışının 75.yılında 75 günde 75 metre geleneksel Antakya kilimi dokuyarak Guinness Rekorlar kitabına geçmiştir.

Bunun yanında Geleneksel Hatay abasından sipariş üzere 72 ülkeye ihracatı yapılmıştır.

ÇIKRIKÇILIK

Çıkrıkçılığın Türkçedeki sözlük anlamı, iplik bükmek, iplik sarmak gibi işlerde kullanılan el veya ayakla çevrilen silindir dolaptır. Yapılan araştırmalara göre Hatay’da bu mesleğin en azından birkaç yüzyıldır sürdürüldüğü bilinmektedir. Antakya merkezinde Uzun çarşının Kunduracılar girişi halen çıkrıkçılar sokak olarak bilinir. Yakın zamana kadar aynı alanda en az altı veya yedi dükkânla faaliyet gösteren çıkrıkçılar günümüzde hem bir iki dükkâna düşmüş durumda hem de daha çok hediyelik ürün tasarlayıp işlemeye başlamışlardır. İnsanların evlerinde ve günlük hayatında kullandıkları basit ama gerekli birçok ürün yıllarca çıkrıkçılar tarafından el emeği göz nuru olarak yapılmıştır. Hatay günlük yaşamında önemli yer tutan bu eşyalara örnek olarak Tahta yer masası, Kap kap ( takunya ) et tahtası, iskemle, ölbe ( buğday kabı ) yaba ( tahta tokmak et dövmek için ) tahta masa, yayık, tahta kaşık, karabasan tahtası, fırfır ( topaç ) sayılabilir. Hatta Hatay gastronomisi için halen önemli yer tutmaktadırlar. Çünkü oyması çok zor olan Keşşir ancak çıkrıkçıların tezgâhında oyulabilmekte ve Keşşir dolması sofralara gelebilmektedir. Meşhur kömbe hiç kömbe kalıbı olmadan yapılıp fırına gönderilir mi? . Çıkrıkçı ustaları ihtiyaca göre yaratıcılıklarını kullanarak günlük hayata dokunuşlarda bulunmaya devam etmektedirler.

Genelde sipariş üzerine Aba,Kilim,İpek Şal,İpek Fular dokuyabilen mesleğin son temsilcilerinden Geleneksel Antakya Kilimcisi, Abacısı Abdullah Akar; Aba güreşi müsabakaları için Aba dokuduğunu, İpek tezgâhında siparişe göre şal ve fular dokuduğunu antika dede, babatezgâhlarını gözü gibi koruduğunu söylemektedir.

Bu Ustamız Hatay’ın Anavatana katılışının 75.yılında 75 günde 75 metre geleneksel Antakya kilimi dokuyarak Guinness Rekorlar kitabına geçmiştir.

Bunun yanında Geleneksel Hatay abasından sipariş üzere 72 ülkeye ihracatı yapılmıştır.

KÖŞKERLİK

Türklerin Orta Asya’dan beridir ata mesleklerinden olan Debbağlık gibi Köşkerlik te kadim geçmişi olan bir meslektir.

Köşker; kelime anlamı itibariyle deri ile mamul yapan, deriyi şekillendirerek kalıplayan anlamına gelir. Deri çizme, yemeni, mest, sandalet ve bunların tamiri köşkerliktir.

Hatay el zanaatları içerisinde çok değerli bir yere sahiptir. Günümüzde çok az ustası hayattadır. Debbağlığın suni deriye yenilmesi gibi Köşkerlikte fabrikasyon ayakkabıcılığa yerini devredip unutulmaya yüz tutmuş Anadolu Ata meslekleri içerisindeki yerini almıştır. Yakın bir zamana dek Köşkerler çarşısı olarak anılan çarşıda birçok köşker zanaatlarını büyük bir hünerle yaparlarken önce Kundura ardından fabrikasyon ayakkabı üretiminin yaygınlaşarak piyasaya hakim olması sonucu gerilemiş birkaç yaşayan ustasının ölmesi sonucu bitme noktasına gelmiştir. Alın teri göz nuru ile işlenen yemeni, edik ve mestlerin de günümüzde alıcısı da oldukça azaldığından, hediyelik ve hatıra eşya gibi görülmeye başlanmıştır. Binlerce yıllık geçmişi olan ve Osmanlı döneminde kendi Loncaları olan Köşkerlerin son temsilcileri bu mesleğin en azından birkaç kalfa yetiştirilerek ileriki nesillere tanıtılmasını istemektedirler. Yumuşak kuzu derisinden işlenen ayakları kış günlerinde ve yağmurlu havalarda sıcacık tutan Mest, özellikle siparişle yapılan ve emek isteyen bir ürün olmuştur. Hatay’a has bir ürün olan Mest günümüzde pek yapılamamaktadır. Çünkü işlenmiş kuzu derisi bulmak imkânsız gibidir. Expo 2021 Hatay kapsamında Expo alanında oluşturulması plana alınmış olan Sanat Köyünde Hatay Zanaat kolları ile birlikte yaşayan Köşker ustaları ile bu zanaat dalının tanıtılıp yaşatılması projelendirlmektedir.