1 Nisan 2022 - 29 Ekim 2022

Yerel Zanaatler

YEREL ZANAATLER VE SANAT DALLARI

 

 

AHŞAP OYMACILIĞI

Ahşap Oyma; malzeme üzerine yapılan bir çizimin özel kesici aletlerle istenmeyen yerlerinin yontulması ile elde edilmesi sanatıdır. Ahşap oyma işinde derin oyma (sandık üzeri, koltuk işlemesi, vb.), keserek oyma (tuğra, sandalye sırtı gibi) ve üç boyutlu oyma (heykel, kaşık, müzik aleti gibi yontular) teknikleri kullanılır.

 

AHŞAP YAKMA SANATI

Hammadde olarak yüzey kavak, kontrplak, yakma aleti olarak da havya kullanılmaktadır. Çalışılacak konu belirlendikten sonra kontrplak üzerinde çizim yapılır ve çizim bitirildikten sonra yakma işlemine geçilir. Konu olarak genellikle Hatay’ın eski görünümlerinden ve kültürel zenginliklerinden esinlenilerek değişik boylarda ve ihtiyaca göre eserler yapılmaktadır.

 

ÜFLEME CAM YAPIMI

İlk ustaların cam süsleme ve camcılık sanatına dünyada camın ilk üretildiği yerleşim yerlerinden olan Antakya, Suriye ve Filistin bölgesinde başladıkları söylenmektedir.  Özellikle Antakya ve çevresinde yöreye özgü yeşil cam üfleme sanatı oldukça gelişmiştir. Binlerce yıllık geçmişi olan Antakya cam üfleme sanatı günümüzde bir kaç usta tarafından icra edilirken, unutulmaya yüz tutmuş bu sanat dalının sürdürülebilirliği sağlanmaya çalışılmaktadır. İlk Meydan Hamamı civarında başlayan bu sanat dalının eserleri hala şehrin farklı yerlerinde sergilenmektedir.

 

SERAMİK SANATI

Halk arasında pişmiş toprak esaslı malzeme olarak bilinen seramik, kayaların dış etkiler sebebiyle parçalanmasıyla oluşan kil, kaolen ve benzeri maddelerin yoğrulup yüksek sıcaklıkta pişirilmesiyle elde edilir. Seramik, bazen basit bir çömlek, bazen sarımsı beyaz bir porselen tabak, fincan, bazen bir süs eşyası, bazen evlerin çatılarını kaplayan kiremitler, duvarları oluşturan bağlar olarak yaşamın içindedir.

 

RESİM/YAĞLI BOYA TABLO

Yağlı boya tablo, ressamlar tarafından yapılan, seçkin tablo türleri olarak yapılabilir. Renklerde görülen derinlik nedeniyle tercih edilen yağlı boya dokulu tablo, odaların duvarlarında genişlik izlenimi yaratılmasına yardımcı olmaktadır.

 

BUĞDAY SAPI (CİMEM) ÖRMECİLİĞİ

 Anadolu’daki bitkisel örücülük kapsamına giren Sini örücülüğünün geçmişi, Cumhuriyet dönemi öncesine dayanır. Bitkisel sini örücülüğü, bir diğer adı Buğday sapı örücülüğü olan ve yörede genellikle “tıbayka, tıbak, cimem” adıyla bilinen bu el sanatı Hatay’ın bazı ilçe ve köylerinde yapılmaya devam edilmektedir. Üzerinde yemek sahanlarını taşımaya yarayan, sofra işini gören bakır veya pirinçten “büyük tepsi” diye tanımlanabilen sini; hammaddesi buğday, çavdar sapı, rafya ve saz olmak üzere yorucu el emeği gerektiren bir el sanatı ürünümüzdür. Bugün kullanım alanı genişlemiş olan siniler, daha çok dekoratif amaçlı hediyelik süs eşya olarak duvar panolarında yer bulmakta, küçük çantalar, kalemlik, meyve ve sebzelik olarak kullanılmakla beraber, değişik formlarda (desen ve renklerde) karşımıza çıkabilmektedir.

 

KİLİM VE ABA DOKUMA

Tarihi çok eski göçebe kültürlerine kadar giden, İlimizde de geleneksel yöntemlerle yüzyıllarca yıldır devam eden Kilimcilik ve Abacılık günümüzde çok az ustanın gayretleriyle sürdürülebilmektedir. Yayladağı Aba Güreşlerinde giyilen Aba, tamamen yöremize has renk ve motifler taşımaktadır. Her renk her desen ve figür ayrı anlamlar içermektedir. İpliklerin elde edilmesi yakın zamana kadar kök boyalarla temin edilebilirken günümüzde bu boyaların yerini endüstriyel kumaş boyaları ile hazırlanan iplikler almıştır. Antakya Kilimlerinin ve Abalarının geleneksel yöntemlerle çalışan son nesil ustaları büyük zorluklarla, maliyetlerle mesleklerini sürdürmeye gayret göstermektedirler.

Genelde sipariş üzerine Aba, Kilim, İpek Şal, İpek Fular dokuyabilen mesleğin son temsilcilerinden Geleneksel Antakya Kilimcisi, Abacısı Abdullah Akar; Aba güreşi müsabakaları için Aba dokuduğunu, İpek tezgâhında siparişe göre şal ve fular dokuduğunu antika dede, baba tezgâhlarını gözü gibi koruduğunu söylemektedir. Bu Ustamız Hatay’ın Anavatana katılışının 75.yılında 75 günde 75 metre geleneksel Antakya kilimi dokuyarak Guinness Rekorlar kitabına geçmiştir. Bunun yanında Geleneksel Hatay abasından sipariş üzere 72 ülkeye ihracatı yapılmıştır.

 

TAKI SANATI

Çeşitli inanç ve kültüre sahip insanların yüzyıllardır yaşadığı Hatay’da arkeolojik kazılarda bulunan eserlerden esinlenilen takı işleri; altın, gümüş, platin gibi değerli madenler ile değerli taş ve yarı değerli taşları işleyerek ayrıca heykellerin de üzerine kurgu, özgür tasarım ile uygulanmaktadır.

 

SİKKECİLİK

İnsanoğlunun alışverişlerde mübadele/aynî alışveriş döneminden nakdî döneme geçişi sağlamak amacıyla icat etmiş olduğu sikkeler, ilk kez M.Ö. 7. Yüzyılın ortalarından, Batı Anadolu’da yaşayan ve güçlü bir ekonomiye sahip olan Lydia Devleri tarafından kullanılmıştır. Romalılar ise M.Ö. 3.yy’ın ortalarından itibaren sikke kullanmaya başlamışlardır. Sikkeler; dillere, dönemlere ve adına basılan kişilere göre tanımlanır. İlk el sanatlarından ve ekonomi döngüsünün bir simgesi olan Sikkecilik Hatay’da da icra edilmektedir. İmitasyonla hayat verilen Antik dönem sikkeler, neredeyse orjinallerinden ayırt edilemeyecek derece güzel birer taklittir.

 

HEYKEL SANATI VE SERPANTİN TAŞ İŞÇİLİĞİ

Heykel; taş, tunç, bakır, kil, alçı, ağaç, fildişi vb. gibi maddelerden kalıba dökülerek, yontularak ya da yoğrulup pişirilerek yapılan insan, hayvan vb. biçimlerini yansıtan sanat yapıtıdır. Özellikle Anadolu Medeniyetlerini kaynak alarak yontma tekniğiyle değişik yortular yapmaktadır. Bunlar arasında Hatay Müzesinde bulunan yortular da bulunmaktadır. Özellikle kendi atölyesinde kendine özgü tekniği kullanarak yaptığı birçok eser mevcut olup gerek ulusal gerek uluslar arası basında bir çok çalışması yer almaktadır.  

Serpantin taşı aslında dünyanın birçok noktasında çıkarılabilen doğada bol bulunan bir taştır. Fakat Antakya’da işlenen siyah serpantin taşı Antakya, Doğu Akdeniz, Kıbrıs plakasına has bir taştır. Doğada genellikle dere yataklarından çıkarılanı makbul ve işlemesi kolay olanıdır.

Antakya İli ile özdeşleşmiş bu taş Antakya’da 2350 yıldır işlenmektedir. Takı, mühür, yazı plakası olarak kullanılmıştır. Geç Hitit dönemindeki mühürler dahi serpantin taşıdır. Antakya Arkeoloji Müzesi’nde de serpantin eserlere rast gelinmektedir. Günümüzde hediyelik eşya olarak rağbet gören serpantin taşı gerek kolay işlenebilir olması gerekse tılsım ve faydalı özelliklerinden dolayı günlük kullanılan bir obje durumundadır.

Serpantin taşını Roma döneminden beri en iyi işleyebilen ustalar Antakya’da bulunmaktadır. Heykel, heykelcik, kolye, mumluk, kandil, vazo bunlara örnek gösterilebilir. Antakya serpantin taşı çok uygun fiyatlarla pazarlanan bir hediyelik ürün olarak kent turizmine katkı sağlamaktadır.

 

NEY KAMIŞI ÜRETİMİ VE ÜFLEME SANATI

Ney, sulak alanlarda, farklı boylarda yetişen Kargı adı verilen budaklı bir kamış bitkisinden yapılan ve kökleri Sümerlere kadar uzanan, üflemeli sazlar içinde yer alan bir çalgıdır.

Dünyada Nil kıyıları dışında en kaliteli kamışların yetiştiği bölge Hatay’ın Samandağ ilçesi Asi Nehri kıyılarıdır. En iyi kamışların yetişmesi açısından çok uygun bir iklime sahip olan bölge, Ney çalgı aletinde hem ses kalitesinin yüksekliği hem düzgünlüğü hem de çap açısından kuvvetli olmasını sağladığı için tercih edilmektedir.

 

 

MOZAİK SANATI

Bir yüzey üzerinde birbirinden farklı, üç boyutlu parçaların yan yana getirilerek resim oluşturma tekniğine ve ortaya çıkan esere mozaik denir. İlk olarak beş bin yıl önce Sümerler tarafından ev duvarlarına batırdıkları çömlek parçalarıyla yapılan bu tekniğin günümüzde iki biçimi uygulanmaktadır: Genelde çimentodan oluşan zemin malzeme üzerine parçacıkları batırmak. Tutkalla yapıştırılmış parçaların aralarına sıva döşemek. Parçacık olarak ise seramikten metale, ahşaptan cama kadar çok çeşitte, şekilde ve büyüklükte malzeme bir arada kullanılabilmektedir. Mozaik erken çağlarda çakıl taşları ve belli belirsiz taş parçalarını bir araya getirerek şekil verme, geometrik imgeler, motifler, işaretler yapma bütünü, taban kaplaması şeklinde sanatsal çalışmalar bütünü olarak tanımlanmıştır. Bilinen en eski mozaik parçaları M.Ö. 3400‘lü yıllara kadar tarihlendirilmektedir. Helenistik dönemde gelişimini, Roma döneminde de altın çağını yaşamıştır. Küçücük taş veya cam parçalarının Tanrıları, İnsanları, Hayvanları, Bitkileri geometrik şekiller ve renk dizilimleri ile betimlemesi olağanüstü bir sanattır. Mozaik işçiliği göz, matematik, refleks, gözlem, sabır ve aşk ister. Mozaik geçmişten günümüze taşıdığı tarihi ve kültürleri görsel bir şölen halinde sunar.

Antakya’da Roma dönemine tarihlenen çok zengin bir mozaik koleksiyonu Hatay Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir. Müze bu eserleriyle dünyanın en büyük Mozaik müzesidir. Antik dönemlerden beridir mozaik atölyeleri ve mozaik okulları olan Antakya; kadim zamanlardan beridir en iyi ustaları çıkarmıştır. Yakın bir zamanda ortaya çıkarılan M.S.3.yüzyıla tarihlenen ve üzerinde ‘’ NEŞE ‘’ yazan İskelet Mozaiği dünyanın en nadir mozaik eserlerinden biri olarak kabul edilmektedir.

 

İPEK BÖCEKÇİLİĞİ VE DOKUMA

İpek, ipekböceği larvalarının koza örmek için salgıladıkları, parlak ve çok ince bir teldir. Bu teller bir araya getirilerek ipek iplikleri elde edilir. İpek, kolay boyanabilen, yumuşak ve dayanıklı bir ip olması nedeniyle tarih boyunca çok kıymetli bir dokuma ham maddesi olmuştur. Üretimle ilgili aşamalar; dut ağacının yetiştirilmesi, ipekböceği tohumu ve yaş koza üretimi ve kozadan iplik çekilmesidir. Kozadan çekilen iplik çözgüye gönderilerek kumaş ipliği elde edilir. Kumaş iplikler daha sonra tezgaha getirilerek elde edilmek istenen ürünün (gömlek, şal, fular, şalvar vb.) kumaşı dokumaya başlanır. İpek Dokuma ise; ham maddesi koza olan ipekten iplik elde edildikten sonra uygun masuralara çekilir. Daha sonra çözgüye verilen iplikler tezgâha yerleştirilerek tahara işlemine geçilir. Taharadan sonra gerilir ve dokuma işlemine başlanır. Dokumadan gömlek, şal, masa örtüsü, fular vb. ürünler elde edilir.

Geçmişi çok eskilere dayanan İpek Böcekçiliği, yoğun emek sarf edilerek yapılan bir iştir. Geçmişte Samandağ ve Harbiye’ye bağlı köylerin çoğunda hemen hemen her evde üretilen ve beslenen ipek böcekçiliğinin bugün artık yok olmak üzere olan geleneksel mesleklerimizdendir. Hatay’da ipek böceği kozası ile ipek üretimi tarihe karışırken baba mesleği diye devam etmeye çalışan bazı aileler tarafından yaşatılmaya çalışılmakta ve Türkiye’ye tanıtılmaktadır. İpek kumaşı çok sağlam ve dayanıklıdır. Ses ötesi concorde uçaklarının burnundaki kaplamada ve çelik yeleklerde kullanılmaktadır. Yakın döneme kadar yalnızca giyim sanayi de kullanılan ipek böylece silah sanayine de girmiş oldu. Dayanıklılığı 20 yıldır.Hatay’da dokumacılık ahşap tezgahlarda, çözgü ipleri uçlarına tahta çubuklar ve çakıl taşları bağlanıp gerilerek yapılır. Hatay’ın Samandağ ve Harbiye’nin köyleri dokumacılıkla ünlüdür. Bu köylerde üretilen ürünler çarşaf, pike ve cibinliktir.

DEFNE YAĞI VE SABUN (GAR SABUNU) YAPIMI

Ana maddesi bitkisel ve/veya hayvansal yağların, yağ asitlerinin alkalilerle reaksiyon sonucunda elde edilen genellikle temizleyici olarak kullanılan bir maddedir. Defne ağacının meyve (Fructus Lauri) ve yapraklarından elde edilen defne yağı (Oleum Lauri) sabun imalatında ve hekimlikte kullanılır. Meyvesi Fiorivente Alkolatının bileşimine girdiği için mideyi rahatlatıcı, terletici ve idrar sökücü olarak, ayrıca romatizmal ve cilt hastalıklarının tedavisinde kullanılan defne yağı ve yaprakları son yıllarda dış ülkelere ihraç edilmektedir. Normal iklim koşullarında yıllık defne yağı rezervi Hatay bölgesinde yapılan son araştırmalara göre 150-250 ton civarındadır. Defne yağını çıkaran herhangi bir sanayi kuruluşu yoktur. Bu yağ, köylüler tarafından basit usuller ile 8-12 saat kadar haşlanarak çıkarılır. Bu yağlarla ve katkı maddeleri ile sabun üretimi yapılmaktadır. Antakya’da en az 150 yıldan beri taş kazanlarda sabun üretildiği bilinir. Bu işi yapan kişi sayısı çoktur ve yaygın olarak yapılan yerlerden biri de Harbiye’dir.